25 Aralık 2018 Salı

ACIMDAN ÖTE...

İnan ki yaşadıklarımdan hiç yakınmıyorum.
Ne başıma gelenlerden
                    ne de yaşadığım yenilgilerden...
Nice insanın yaşadıklarını düşününce
                                yakınmak ayıp bile geliyor bana.
Çekilmez çileler değildi yani.
'Nicelerini atlattın,
                bunu da atlatırsın" diyorlar ya...
Utanıyorum.

Hem yanımda sen vardın.
Senin gibi akıl,
                 vicdan
                          ve sevgi dolu bir omuzdaşla
hangi müşkülün altından kalkamaz ki insan?

O yüzden yakınmıyorum.
Hem de hiç...
Yandığım ne biliyor musun?
Hep acım değdi sana bir tanem,
                            hep acım...
Düşünsene,
26 Aralık senin yaş günün
                        ve sen benim başımdasın.
Acımı omuzluyorsun.
'Nice yıllar'ın ötelendi
                     'nasıl oldu kocan'lar arasında.
Nasıl kahroldum bilsen...

Hepsi bu değil elbet...
Değil de,
       anlatsam sığmaz ki şiire…

Peki sen?..Diye sorarsan eğer,
                          ne anlatabilirim ki...
Ben...
Sevdim seni
         hilafsız katıksız.
Beynimde bile koklamadım başka gülü
                              çatallanmadı sevgim yüreğimde.


Gel gelelim o arsız acılarım
                           öteledi doğum gününü.
Yine acım değdi sana gülüm,
                       yine  acım...
Oysa ne sevgiler var içimde
                           henüz sana değmemiş...
Dolaşıp durmakta aklımda
       kotarılmayı bekleyen kelimeler, söylenmemiş...

Bundan böyle güzelim
                yalnızca sevgim değsin sana
Nice yıllarda mutluluklar
                         hep senden yana
olsun.

Nadi Öztüfekçi
26 12 2012

12 Nisan 2017 Çarşamba

Nazım'dan Karayılan hikayesi

BİRİNCİ BAP, YIL: 1918 - 1919
KARAYILAN HIKAYESİ
Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar:
Mayıs ortalarından
Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
yani, arpalar biçilip
buğdaya başlanırken
yuvarlandılar.
Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş:
düşmüş dövüşüyordu..
Ateşi ve ihaneti gördük
Ve kanlı bankerler pazarında
memleketi Alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
iki kat soyulmamak için.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar Ovası,
gördü uzun dişli İngiliz'i.
Ve Aksu'yla Köpsu,
Karagöl'le Söğüt Gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
büyük, aşık ölü,
şapkası horoz tüylü Italyan'ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan, ve Ceyhan
ve kara gözlü Yörük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve ayan mütehayyizanın çoğu,
ve ağalar:
Bağdasar Ağa'dan
Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
düşmanla birlikte oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
ve istiklali yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
kısık gözleri,
seyrek sakalı,
hafif makinalı tüfeğiyle
dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
ne zaman sıkışsa bizimkiler,
peyda oluverdi yerden biter gibi o
ve ateş etti
ve düşmanı dağıttı
ve kayboldu dağlarda yine.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir'de, Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.
Antepliler silahşör olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antepliler silahşör olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı.
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silahla, toprakla olur,
onun atı, silahı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
ve böyle kocaman kafalıydı
Karayılan
Karayılan olmazdan önce.
Düşman Antep'e girince
Antepliler onu
korkusunu saklayan
bir fıstık ağacından
alıp indirdiler.
Altına bir at çekip
eline bir mavzer
verdiler.
Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
ileri geri..
Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
sıkışmışlardı.
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan: Antep'in kanıydı.
Düz ovada bir gül fidanıydı
Karayılan'ın
Karayılan olmazdan önceki siperi.
Bu fidan öyle küçük,
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namluya tek fişek sürmeden
yatıyordu yüzükoyun.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antepliler sihahşör olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader,
düz ovayı Antepliler
düşmana bırakacaklardı.
Karayılan olmazdan önce
umurunda değildi Karayılan'ın
kıyamete dek düşmana verseler Antep'i.
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.
Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını.
Derisi ışıl,
gözleri ateşten al,
dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encamını görünce
haykırdı avaz avaz
ömrünün ilk düşüncesini:
"İbret al deli gönlüm!
demir sandıkta saklansan bulur seni,
ak taşın ardında kara yılanı bulan ölüm!"
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atılınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
seğirttiler peşince.
Düşmanı tepelerde yendiler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı gibi korkak olana:
KARAYILAN dediler.
"Karayılan der ki harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
nerde düşman varsa orda bitirek,
vurun ha yiğitler namus günüdür.."
Ve biz de bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca namı yürüyen
Karayılan'ı
ve Anteplileri
ve Antep'i
aynen duyup işittiğimiz gibi
destanımızın birinci babına koyduk...
Nâzım Hikmet Ran
( 1902 - 1963 )
Kuvâyi Milliye,
S. 15-20, Adam Yayınları

14 Şubat 2017 Salı

Dışarda kar yağıyor




Hava çelik bir ustura gibi
Dışarda kar yağıyor
Zemherinin en acımasız günleri
Dışarda kar yağıyor
Öyle masallardaki gibi incecikten
Ya da lapa lapa değil
Döne döne
Buram buram
Dışarda kar yağıyor
Hava ustura gibi soğuk
Minicik elleriyle
Üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk
Geceleyin araba vapurunda ürkek gözlerle
Biletçiyi kolluyor
Dışarda kar yağıyor
Morarmış ellerini
Isıtmaya yetmiyor nefesi
Kimi kimsesi
Gidecek bir yeri yok
Dışarda kar yağıyor
Sırtında paltosu yok
Dışarda kar yağıyor
Ayağında pabucu yok
Dışarda kar yağıyor
Hava soğuk çok soğuk çok
Gün yılın bir çocuk günü olabilir
Yıl dünya çocuk yılı olabilir
Onun bunlardan haberi yok
Üşümüş acıkmış
Sıcacık bir çörek gibi güneşi düşlüyor
Sevilmemiş
Bilinmemiş
Unutulmuş
Dışarda kar yağıyor



Ünol Büyükgönenç

22 Ocak 2015 Perşembe

VAZGEÇEMEZSİN


Hızla geçiyor yıllar.
Oysa...
Yapacak çok şey var.
Yağma yok!
Ucundan kıyısından
                 yakalamadan umudun
"olmuyor işte inat etme" diyerek
                                  bırakamazsın
Hemen kesilmesin soluğun.

O kadar yüklü ki gönlün,
           ve biliyorum yol uzun,
                                      çok uzun…

Ama duramazsın
        o kadar kabarıkken hesap defterin,
üstelik o kadar kısayken senin yürüdüğün...
Hem vazgeçmeye hakkın yok
                                    anlasana...
Gerekirse yeniden baş koyacaksın
                                           o yola.
Bak..!
Nasıl da uçurtma olmuş
                Ali İsmail'in resmi
                    uçarak geçmekte sokakları
                                           İzmir'den İstanbul'a

Sen bırakmazsan coşkunu
      değişmezsen umudunu hüznünle
Karşıyaka'dan her bindiğinde vapura
Berkin'in kaşları
      sevinçli çığlıklar atarak
                        uçuşacak etrafında.
Konak'a kadar takip edecek seni.

Düşünsene "yarıda bıraksam..?" diyemezsin...
Sorarlar adama
      "hani inadın,
              nerde kaldı öfken?"
Hem seni tanırım vaz geçemezsin...

Ama haklısın...
Hızla geçiyor yıllar
Oysa..
Yapacak çok şey var.


Nadi Öztüfekçi
22 Ocak 2015

23 Ocak 2014 Perşembe

KARANLIK AY



Ay karanlıksa
hapsediyorsa ışığı
o uğursuz korku çukurlarında,
neye yarar ki bulutsuzluk.
Karanlık ay görülmez gecede.

Ay karanlıksa,
güneşten emanet aldığı ışığı
           gecenin bağrına
yansıtmıyorsa
Artık oturabilir o görkemli tahtına
bütün azametiyle umutsuzluk.

Ay karanlıksa
korkuyorsa karanlık köşelere bakmaya
bil ki hıyanettedir emanete
oysa Güneşin ışığı emanettir ona
iletsin diye geceye
katıksız ve boyamadan yalana…
Biliriz ki Ay aydın olduğunda
nice bulutların ardından sızar ışığı.

Ay karanlıksa
yani artık ay aydın değilse
kocaman bir korku taşıdır
yüreklere oturmuş.
Karanlık ay görülmez gecede.

Nadi öztüfekçi
22/01/2014

16 Ekim 2013 Çarşamba

BİR GARİP ÖFKE...

Eksildik bir kişi daha…
yine koca bir düğüm boğazımda,
yine sığamıyorum kendime,
nedense öfke duyuyorum böyle haberlere...

Yine kızgınım
kızgınlığım mı arttırıyor üzüntümü
üzüntüm mü kızgınlığımı
kime bu öfke, onu da bilemiyorum.

Yoksa sana mı kızıyorum Numan Abi
farkında olmadan;
şöyle doyasıya bir sohbet bile edemeden
gittin diye hani..
Yoksa;
“hala öğrenemedin
ne acımasız olduğunu şu zamanın” diye
kendime mi?
İşte öyle bir öfke içimde...

Tam da sana yakışanı
yaşamı bağışladın ya umuda
aydınlığa meşale yaptın ya bedenini
"Helal olsun sana" diyesim var
diyemiyorum öfkemden...
Yutkunamıyorum bile..

Velhasıl
Eksildik bir kişi daha…
yine koca bir düğüm boğazımda,
yine sığamıyorum kendime,
nedense öfke duyuyorum böyle haberlere...

Nadi Öztüfekçi
16 Ekim 2013

15 Ekim 2013 Salı

Uç.. Herşeye rağmen dene.
Bin kere düşsen de yere.
Yine dene...
Bir gün sen de öğreneceksin uçabilmeyi.
Kısa bir yaşam seninki ve başkaları karar veriyor senin adına.
Hangimiz öyle değiliz ki?
Ama vaz geçme uçmayı denemekten..
Bir gün sende alacaksın beyaz bulutları altına.

Uç.. Herşeye rağmen dene.
Bin kere düşsen de yere.
Yine dene...


15 Ekim 2013
Nadi Öztüfekçi