16 Aralık 2012 Pazar

TOHUM

Boğulur gibi olur ya insan
ne inancın kalır ne de umudun...
İşte tam da o anda
derin bir soluk ver aklına
hemen bulutlanmasın ufkun.
Düşün
kaç gece ulaştı gündüze
ve ulaşmakta hala
demek ki atladığın bir şeyler var
nasıl desem
yaşamı hafife alıyorsundur mesela.
Oysa
birden değişir durum
bazen en kurak zamanda
en çorak sandığın topraklarda çatlar tohum.


Nadi Öztüfekci
16 Aralık 2012

7 Aralık 2012 Cuma

KORKMAK...

Korkuyorum,
        insanım çünkü.
Korkmuyorum dersem inanma
                 dahası güvenme.
Korkuyorum,
        hem de ölesiye...
Yıllar sonra çocuklar,
         adını bile bilmeyecek papatyanın
                 bir serçenin uçtuğunu göremeyecekler diye..


Kıvrım kıvrım
         akamayacaksa dere,
sular değil
         yaşam akıp gidecekse borunun içinde.
Yaprağın yeşili paranın yeşiline...
Ormandan kalan hüzün..
Sapsarı...
Umursamazsan, umursamazsak
                                    kazanacaklar!
Her şeyden önde
        tufeylinin çıkarı.
Kurumuş ağacın bakışı...
                                   Öfkeli...
                                       Küskün...
Korkuyorum.


Kavga zor, yol uzun.
Biliyorum,
         ucunu bile göremeden hasretimizin
                                bırakmak olası nefes almayı.
O değil korkum...
Son defa vurmadan önce bu yürek
              o büyük hasrete dair umudum
                                              terk etmesin beni.
Umutsuz kalmaktan
                         korkuyorum.


Hala tahtındayken haksızlık
                  kökü kazınmamışken
                                henüz zulmün
güce tapınma vıcık vıcık
sıradanlaşmış ölüm her gün...
Öfkem ayakta tutar
              Öfkem taşır beni yarınlara.
Öfkemi kaybetmekten
                       korkuyorum.


Senin yolunda yürürken adım adım,
                           kavgan kazıdı bilincime
                                   tarihsel haklılığını...
Emek emek bu dünyayı
                senin kurduğun gerçeğini
                                    o kavgada anladım.
Haykırırsak bilenir gerçekler
                     mızrak gibi,
                     ancak o zaman delebilir çuvalı...
Haykırmazsak...
Yalanlar köreltip temrenlerini
                          sığarsa diye çuvala...
Korkuyorum.


Yeniyi her öğrendiğimde
                           hayret etmeyi
en sıradan gerçekleri
                           kafama takmayı
üçgenin açılarını
        hala hesaplayabildiğime
                                   sevinmeyi
unutmaktan
çocukça belki ama
                       korkuyorum.

Korkuyorum dostlar yalan değil
kol kola girmiş yaşamla emeğin
                         kazanacağına dair umudumu,
zulmün her boy gösterişinde
                       ateşlenen öfkemi,
çaresizliğin haykırışını her duyduğumda
                             mayalanan merhametimi,
yaşama dair her şeye olan merakımı
Yitirmekten...
Hiç de utamadan söylüyorum
                                 korkuyorum.


Umudum
     öfkem
        merhametim
               merakım...
Yitirirsem eğer
Benden ne kalır ki geriye...

Nadi Öztüfekci
7 Aralık 2012

1 Aralık 2012 Cumartesi

ÇINAR...

Bir bir devriliyor çınarlar...
Zamanın acımasızlığı,
amansız yangınlar...
Yok olmadı ormanımız
                            hala varız!
Düşmana inat ayaktayız
.
Nadi Öztüfekçi
1 Aralık 2012

5 Kasım 2012 Pazartesi

ARAMIZDAN AYRILANLAR...

Dünyanın dertlerini omuzladılar
kimisi kısacık yaşamında
kimisi yorgun bedeninde...

Memeleri yeni tomurcuklanmış
huri beklentileri falan da yoktu
hurma ağaçlarının altındaki otağlarda.

Yalnızca ışığı görmüşlerdi
uzaklığını bile kestiremedikleri
o zor yolun sonunda.

Yüksünmeden yürürken ışığa
ışık oldular yüreklerimizde.
Anıları belleklerimizde...
Anıları bellek...
Anıları...
Anı...

Nadi Öztüfekçi
5 Kasım 2012

24 Ekim 2012 Çarşamba

ÖLÜM TAŞIRKEN...

Kan uykularında ışıklı rüyalar göremezsin.
Ölüm taşırkan uzak ülkelere
ölümle kucak kucağa...

Ne terk edip gittiğin öpüşlerin
pınar serinliği kalır dudaklarında
ne de küçücük parmakların
sıcaklığı avuçlarında.
Buz gibi terler ellerin
Yok etmeye giderken sevgileri.

Kan uykularında rüya bile göremezsin.
Ölüm taşırkan uzak ülkelere
ölümle kucak kucağa...

Nadi Öztüfekçi
24 Ekim 2012

8 Ekim 2012 Pazartesi

ACILARA DOKUNMAK

dokunmadan acıya
elini bile uzatmadan
duyumsayabilir misin
o derin sızıyı

işitmeden feryadı
bir kere olsun dinlemeden
ayırt edebilir misin
içindeki acıyı

görmeden yarayı
üstelik bakmak bile istemeden
tanıyabilir misin
acıyla yaşayanı

peki nasıl dönecek acılarımız sevince
tanımazlarsa birbirlerini

hadi gelin
gelin dokunalım acılara
bir elimizle kendimizin
diğeriyle "ötekinin" yarasına
tanışsınlar hele bir
bir tanışsınlar
gör nasıl kaynaşacaklar
inanamazsın

acıların dilleri ortaktır
hele bir dokunsunlar birbirlerine
nasıl da anlaşırlar
tahmin bile edemezsin

acılar nasıl dönecek sevince
dokunmadan acıya
bilemezsin

Nadi Öztüfekçi
Ekim 2012